Ana Sayfa 1998-2012 1999 Şiir Yarışması Sonuçları

1999 Şiir Yarışması Sonuçları

ORKUN’un 1999 yılı için açmış olduğu “Türk Birliği” konulu şiir yarışması sonuçlanmıştır. Yarışmaya gönderilen çok sayıda şiir, önce seçici kurul tarafından incelenmiş, yarışma şartlarına uymayan veya yeterli görülmeyen şiirler ayrıldıktan sonra, kalanlar Değerlendirme Kurulu’na gönderilmiştir. Kurul üyeleri, şiirleri ayrı ayrı inceleyerek puanlamaya tabi tutmuşlardır. Sonuçta, kurul üyelerinin verdikleri puanların toplanmasıyla sıralama belli olmuştur.

- Reklam -

Şiir yarışmasında ilk üç dereceye giren ve teşvik ödülü kazanan okurlarımızın şiirlerini ve kısa özgeçmişlerini bu sayımızda yayınlıyoruz.

Derece kazanan yarışmacılarımızı kutlar, bu yolda kendilerine başarılar dileriz.

ŞEREF TABLOSU

- Reklam -

1. Turan Duası adlı şiiriyle

ALİ KINIK

(İstanbul)

2. Gönül Coğrafyası adlı şiiriyle

YUSUF DURSUN

- Reklam -

(İstanbul)

3. “Çıktım Seyreyledim…” diye başlayan şiiriyle

ALİ KARAGÖZ

(Söke-Aydın)

TEŞVİK ÖDÜLLERİ

o Turan adlı şiiriyle

YAVUZ BÜLENT BAKİLER

(İstanbul)

o Turan’a Doğru adlı şiiriyle

HAKKI ŞENER

(Bilecik)

o Dedem Korkut’un Söyledikleridir adlı şiiriyle

MEHMET ALİ KALKAN

(Eskişehir)

Şiir yarışmasına katılan bütün okuyucularımıza teşekkür ederiz.

2000 yılı yarışmamızın türü ve konusu, önümüzdeki sayılarda ilân edilecektir.

1. TURAN DUASI

Atsız Beğ İçin…

Seni, acundan yüce tek “var” saymışım Tanrı’m

Göğe değen başımı, yere eğmişim Tanrı’m

Ve gönlümde yanına çiçek koymuşum Tanrı’m

Bu sevgiyi sen verdin, bu da benim nazımdır

Korkak kullarca değil, erkekçe niyazımdır

Ey Tanrı’m, yüce Tanrı’m

Kat, gücü güce Tanrı’m

Bölük bölük bölündük

Sonumuz nice Tanrı’m

Sensin derdi yaratan, derman olan yine sen

Sensin Türk’ü yaratan, ayrı kılan yine sen

Yüce dağlar birleşir, eğer ki sen “ol” desen

Dilersen kes hakkımı ekmeğimden, suyumdan

Bu birlik, varlık demek, esirgeme soyumdan

Kapına durdum Tanrı’m

Yere diz vurdum Tanrı’m

Çek şu kızıl perdeyi

Bir olsun yurdum Tanrı’m

Tanrı’m, şerefim için, namusum, dinim için

Şerefsize bilenen şerefli kinim için

“Ben” dedim ya, andolsun, sanma ki benim için

Ahlaksız çarklar için, saklanmaz farklar için

Şu çakal insancıklar, şu bozkurt Türkler için

Açtım elimi Tanrı’m

Çözdüm dilimi Tanrı’m

Kabul et bu duamı

Arz-ı halimi Tanrı’m

Bir gece, ağlar gibi kurtlar uludu dağdan

Gözlerime kan değdi, dokuz yaralı tuğdan

Bir türkü, bir de ağıt kopardım eski çağdan

Türküm umudum olsun, ağıdım yaram olsun

Türküsüz ve ağıtsız gün bana haram olsun

Bu acı beter Tanrı’m

Sanmam ki biter Tanrı’m

Belki benden artar da

Neslime yeter Tanrı’m

Bizi zulme bileyen bu kutlu güç senindir

Haklı ve yiğit kılan şerefli taç senindir

Türk olmaksa suçumuz, bu soylu suç senindir

Sanma ki bu sorgudur, sen Tanrısın, ben kulum

Sen sabırda zenginsin, bense işte yoksulum

Dört yanım soru, Tanrı’m

Hepsi en zoru Tanrı’m

Soruların zorundan

Soyumu koru Tanrı’m

Sen Tanrı değil misin, adını yargılatma

Sana Tanrı deyince, dinimi sorgulatma

Ya adam et bunları, ya beraber yaşatma

Kanı bozuk olanlar “Türk’üm” diyemesinler

Ve Türk’ün dik başını yere eğemesinler

Gökçek Tanrı’m, gök Tanrı’m

Sevgisi büyük Tanrı’m

İti kurda baş kılma

Bu ne ağır yük Tanrı’m

Şimdi beni ezenler, demek soyumu bilmez

Bozgunun ardındaki mutlak toyumu bilmez

Demek beni bilir de, deli huyumu bilmez

Çin’de kırkbir çeriyle ihtilal yapan kimdi?

Peki o uslanmaz kan hangi bedende şimdi?

Şükür ki bende, Tanrı’m

“Niçin”i, sende Tanrı’m

Bugünü de kutlu kıl

Gözlerim dünde Tanrı’m

Türkiye benim yurdum, canım kurban bu yurda

Fakat bir dağ az gelir mayası hür bozkurda

Kıralım şu zenciri artık ferman buyur da

Sınırları bozalım, yeni baştan çizelim

Kendi toprağımızda hesapsızca gezelim

Bir ferman buyur Tanrı’m

Dünyaya duyur Tanrı’m

Türk’ü Türk’e kavuştur

Var beni ayır Tanrı’m

Çünkü o gün her ölen

Sadece uyur Tanrı’m

Ali KINIK

ALİ KINIK

1974 yılında Malatya’da doğdum. Hâlen İstanbul’da ikamet ediyorum. Profesyonel olarak müzikle uğraşıyorum. Milliyetçi Hareket adlı haftalık gazetede köşe yazıları yazdım. Ayrıca Türk Edebiyatı, Türkü, Erciyes, Ülkü Ocağı gibi dergilerde yazı ve şiirlerim

yayımlandı.

Daha önce, Türkiye genelinde düzenlenen iki yarışmaya katıl ıp, ikisinde de ödül aldım.

Ayrıca şiir yarışmalarının pek çoğunu sağlıklı bulmadığımdan ve güzel şiir kavramının çoğu zaman izâfî olduğunu düşünerek, yarışmalara şüpheyle baktığımdan, bir daha şiir yarışmalarına katılmayı düşünmüyordum. Ama bu yarışmaya katılmayı âdeta bir görev kabul ettim. Çünkü konu ve Orkun’un fikri benim için önemliydi. Başka bir yarışma olsa, ikinci olacağımı düşünsem katılmazdım. Ama burada, inşallah beni geçecek bin tane Türkçü genç şair çıksın.

Tek dileğim, Türk kültürüne ve Türkçü düşünceye bir dirhem bir şeyler katabilme başarısıdır.

Tanrı Türk’ü Korusun.

2. GÖNÜL COĞRAFYASI

Her muradın verildiği bir anda

Şeyh Şamil’in düşlerini dilesem

Kartal gagasıyla süslü zamanda

Kafkasların kılıcını bilesem

Duysam gök atların soylu sesini

Demir dağın delindiği yerlerden

Alsam ecdadımın her hevesini

Ötüken içinde kitabelerden

Bir manasçı olsam yol kenarında

Anlatsam ezelî hikâyemizi

Çekik gözleriyle göl kenarında

Kırgız güzelleri beklese bizi

Bir sabah tan vakti varsam Gence’ye

Azerî gözümle görsem dünyayı

Sunsam Karabağı Vahapzade’ye

Şehriyar ustayla sarsam dünyayı

Ruhumun tayını sürsem ileri

Bozkırlar üstüne dökülse tasam

Türkmen atlarının geçtiği yeri

Ay yıldızlı nallarından tanısam

Kerkük’te gürleyen hoyrat âvâzım

Gökkubbenin sadasını süslese

Ozanlar omzunda yorulan sazım

Tellerini kopuzuma yaslasa

Kırım’da kırılan binlerce çocuk

Yüreğimin ışığında yeşerse

Başlayınca gökyüzüne yolculuk

Rabbim her anaya bir çiçek verse

Kızıl bayrak gözlerimi delerken

Diksem Gökbayrak’ı göğsüm üstüne

Kızıl Çin içinde bir sabah erken

Kürşatlar kırk yerden parlasa yine

Gül dalında güzel, yiğit il’inde

Yiğide il veren bir ferman olsam

Gönül coğrafyamın tatlı dilinde

Özümle beslenen bir lisan olsam

Dedem Korkut yelkenime yel olsa

“Aziz İstanbul”a bıraksa beni

İncilerim damla damla gül olsa

Taksa duvağına seven, seveni

Her muradın verildiği bir anda

Resulümün eteğine sarılsam

Kokusundan tanıdığım vatanda

Bayrağımın gölgesinde dirilsem

Yusuf DURSUN

YUSUF DURSUN

1949 Yozgat doğumluyum. 1971’de Erzurum Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü, 1991’de Anadolu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Lisans Tamamlama Programını bitirdim. Çeşitli il ve ilçelerde edebiyat öğretmenliği yaptım. 1996’da Elazığ Mehmet Âkif Ersoy Lisesi’nden emekli oldum. Halen İstanbul’da Özel Çınar Kız Lisesi’nde öğretmenliğe devam ediyorum.

İlk şiirim 1984’te Töre dergisinde yayımlandı. Bu dergiden başka Türk Edebiyatı, Birliğe Çağrı, Nilüfer, Erciyes, Güneysu, Kırağ, Türk Dili, Bizim Ece, Diyanet Çocuk, Eğitim Bilim gibi dergilerle bazı antolojilerde şiirlerim yayımlandı.

1994’te ilk şiir kitabım olan “Zaman Perdesinde Değirmen Taşı” isimli eserimi neşrettim. İkinci şiir kitabım “Ninnilerle Büyümek”, M.E. Bakanlığı’nca yayımlandı.

Girdiğim birçok yarışmada ödüller aldım. Hâlen Türk Edebiyatı dergisinin yazı kadrosunda görev yapıyorum.

3.

ÇIKTIM SEYREYLEDİM TÜRK İLLERİNİ,

İLLERİ VAR BİZİM İLE BENZİYOR.

DİNLEDİM AŞİNA NİNNİLERİNİ.

DİLLERİ VAR BİZİM DİLE BENZİYOR.

AZERBAYCAN

Can Azerbaycan’ım Od’lar diyarı,

Hazar bizi bilir, biz Göl Hazar’ı.

Al karanfil dolu şehit mezarı,

Gülleri var bizim güle benziyor.

Anaların yüreğinde kor bizim,

Bayram bizim, ağıt bizim, sır bizim.

Azerî’min elindeki tar bizim,

Telleri var bizim tele benziyor.

Bu beyitler Koç Nebi’nin ahıdır,

Nizamî’nin Gence’deki ruhudur.

Şu ağıtlar anaların vahıdır.

Şalları var bizim şala benziyor.

TÜRKMENİSTAN

Türkmenistan atayurdumdur benim,

Kâbus bitti badem gözlü Türkmen’im.

Özüm size benzer, aynıdır tenim,

Elleri var bizim ele benziyor.

Şu çadırda keçelere sor beni,

Çinideki şu turkuaz sır beni.

Şu halılar için için yer beni,

Çulları var bizim çula benziyor.

Ozanın kopuzu coşmuş çağlamış,

Seher vakti burda kimler ağlamış.

Türkmen güzelleri tülbent bağlamış,

Pulları var bizim pula benziyor.

Bir kökten uzamış sarmaşık gülü,

“Dal kavuştu” dedim, dedi ki “beli”.

Bir uçtan, bir uca Karakum Çölü,

Çölleri var bizim çöle benziyor.

ÖZBEKİSTAN

Aral özüm, Seyhun, Ceyhun gözümdü,

Aral kuruyunca yanan özümdü.

Şu kurgan, şu balbal benim izimdi,

Kolları var bizim kola benziyor.

Görünmüyor Uluğ Bey’in kulesi,

Yıkıldı mı Timur Bek’in kalesi.

Yakıldı mı Buharî’nin türbesi,

Külleri var bizim küle benziyor.

Fergana’nın pamuğunu yel almış,

Taşkent’imde deprem olmuş, hâl olmuş.

Zerefşan’a yağmur yağmış, sel olmuş,

Selleri var bizim sele benziyor.

KAZAKİSTAN

Selâm sana Hoca Ahmet Yesevî,

Eserlerin Hikmet’lerin Hikmet’i.

Görebilsem Altayları, İrtiş’i,

Salları var bizim sala benziyor.

Altaylarda demir döver örsümüz,

Bozkırlarda canlanıyor örfümüz.

Bir ağızdan ne tatlıdır türkümüz,

Balları var bizim bala benziyor.

Rüzgârla yarışır Kazak atları,

Bırak dizginleri özgür süvari.

Bu topraklar berrak göller diyarı,

Gölleri var bizim göle benziyor.

KIRGIZİSTAN

Karındaş Kırgız’dan ayrı kalmıştık,

Özlemiştik, uçan kuştan sormuştuk.

“Gün Uzadı Yüz Yıl Oldu” sanmıştık,

Yılları var bizim yıla benziyor.

Manas’ı anlatmak üç ayda bitmez,

Derdini dinlesem geceler yetmez.

Size hasretimiz yürekten gitmez,

Hâlleri var bizim hâle benziyor.

Kardeşe KARINDAŞ, yüze CÜZ derler,

Ablaya ECE der, bene ÖZ derler.

Güzele CAHŞI der, Türk’e BİZ derler,

Yelleri var bizim yele benziyor.

ARTIK “DİLDE, FİKİRDE, İŞDE” BİRLİK,

İÇERDE VE DIŞTA, DÜZENLİK- DİRLİK.

YURTTA VE DÜNYA’DA BARIŞSEVERLİK,

YOLLARI VAR BİZİM YOLA BENZİYOR…

Ali KARAGÖZ

ALİ KARAGÖZ

1954 yılında Kayseri-Tomarza’nın bir yaylasında, bir yörük çadırında doğmuşum. Saçıkara Yörük Aşiretine bağlı olan ailem Çukurova-Toroslar arasında sürüleri ile dolaşırlarken, 1957 yılında Konya-Yunak ilçesi Beşışıklı köyüne iskân edilmişiz.

Köyümde okul olmadığı için ilkokulu değişik yerlerde okudum. Ortaokulu Ilgın’da, Öğretmen Okulunu Akşehir’de 1972’de bitirdim. 1988 yılında Önlisans Yüksek Okulu’ndan mezun oldum.

Zonguldak’ta başladığım öğretmenlik görevimi Aydın’ın Söke ilçesinde sürdürmekteyim.

1993 yılında Millî Eğitim Bakanlığı’nın açtığı Yurtdışı sınavını 1. olarak kazanarak Almanya’ya gittim. 1998’de görevimi tamamlayarak döndüm. Orada Türk çocuklarına Türkçe-Türk Kültürü dersleri verdim. Meslekte 27 yılı bitiriyorum. Emekli olmayı henüz düşünemiyorum.

Çocukluk yıllarımda Karacaoğlan, Köroğlu, Dadaloğlu’nun deyişleriyle haşır-neşir olmam, ruhumu derinden etkiledi. Şiirlerim değişik dergi ve gazetelerde yayımlandı. Türk Edebiyatı Dergisi’nin açtığı Ömer Seyfettin Hikâye Yarışması’nda Mansiyon kazandım (1998).

Balama ve kabak kemane çalmaktayım. Şiir ve hikâye çalışmalarım devam etmektedir. M.E.B.’nin açtığı Hizmetiçi Kurslarına katılarak Resim Branşına hak kazandım. Resim Öğretmeni olarak öğretmenlik görevimi sürdürüyorum.

TEŞVİK ÖDÜLÜ KAZANAN ŞİİRLER

TURAN

-Sadık Kemal Tural kardeşime sevgiyle-

Ben Altay dağlarından koparak geldim

Yüreğimde Türkistan’dan binbir nakış var.

Çok şükür aslımda, neslim de belli

Türküm, Müslümanım o dağlar kadar.

Dokuz tuğ taşıdım ben, dokuz davula vurdum

Dokuz evliyâ gücüyle yürüdüm geldim.

Büyüdü benimle mübarek yurdum

Ebed-müddet bu devleti ben kurdum.

Nevruz toylarımızda, ateşler tutuşturdum

Orhun’dan Seyhun’dan, Ceyhun’dan geçtim.

Yol gösterdi kükreyerek bana Bozkurt’um

Atımla hep yanyana, gözelerden su içtim

Baykal’da da çimdim ben, Hazar Denizi’nde de

Toprağıma bağdaş kurup oturdum.

Ben ki Alper tunga’ya gönül verenlerdenim

Yurt uğruna dolu-dizgin göğüs gerenlerdenim

Sonra durgun sulara bismillâhlarla

Kilim seccâdesini serenlerdenim

Yani hem alplerdenim hem alperenlerdenim.

Ben Türkmen’im, Özbek’im, Kazak’ım, Kırgız’ım ben

Azerbaycan Türkleriyle aynı kandanım.

Kıpçakları, Uygurları, aşkla duyanlardanım

Ben ki Tatarlar’dan, Gagavuzlar’dan

Çuvaşlardan, Başkurtlar’dan, Oğuzlar’danım

Kalem de tuttum çok şükür kılıç da, gül de

Güvercin bakışlı sıcak türküler de söyledim.

Anlayan anladı kim olduğumu.

Aman dileyeni sevdim, öfkemi yendim

Övdü büyük Peygamber İstanbul başbuğumu

Kur’an’la da müjdelendim.

Sevsem, gözbebeğim olur ne varsa

Öfkelensem öfkem dağları ezer.

Dilim bazan suların çağlamasına

Bazan da bülbüllerin şakımasına benzer.

İşte Bilge Tonyukuk, Kül-Tigin, Bilge Kağan

Hepsi birbirinden daha mübarek:

Süzme asaletimin nurdan kefili!

işte Dede Korkut, kaftanı ipek

Soyumun-sopumun bin yıllık dili.

Ve Yusuf Hac Hacib, Mahdum Kulu, Fuzulî

Hepsi de Peygamber soyunca asil.

Sonra Kaşgarlı Mahmud gönlüme düşen cemre

Ali Şir Nevai, Gaspıralı İsmail

Şiiri bir bakraç süt gibi, Yunus Emre

Cengiz Aytmatov ki, Cengiz Dağcı ki;

Ayın ondördünden sağılan huzur.

Sabir Rüstemhanlı… Ruh kadar eski

Ve daha binlerce nur üstüne nur.

Servetim Buharî’nin, Yusuf Hemedanî’nin

Ahmet Yesevî’nin nur servetinden

Güzelliğim, merhametim, şefkatim

Hep şah-ı Nakşibent hazretlerinden

Hun”lardan, Göktürk’lerden alıp getirdim

İpek ipliğimi, altın tığımı.

Mintanıma minyatürler işledim durdum.

Selçuklu çinisine gönül mührümü vurdum.

Osmanlı ebrusuyla süsledim yastığımı

Mustafa Kemallerle yeni baştan doğruldum

Kim demiş yetmişbeş yaşıma bastığımı?

Yavuz Bülent BAKİLER

YAVUZ BÜLENT BAKİLER

23 Nisan 1936’da Sivas’ta doğdu.

İlk ve orta tahsilini Sivas’ta yaptı.

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. Bir süre Ankara Radyosunda ve Televizyonunda çalıştı. Sivas’ta serbest avukatlık yaptı.

Kültür Bakanlığına Müsteşar yardımcısı olarak atandı. 12 Eylül harekâtından sonra bakanlık müşavirliğine çekildi. 1994 yılında Başbakanlık müşavirliğinden emekliye ayrıldı.

Yayınlanmış şiir ve nesir kitapları vardır.

Türkiye Gazetesi’nde köşe yazıları yazmakta, STV’de kültür programları hazırlayıp sunmaktadır.

TURAN’A DOĞRU

O, sevdamdır her gelene sorduğum

Al duvağın kirpiğimle ördüğüm

Bin senelik bir rüyadır gördüğüm

Elbette hayıra yoran bulunur

Bu yolun sonunda Turan bulunur

Yeter gayrı işitilsin naramız

Asırlardır uzak kaldı aramız

Bu ayrılık bizim eski yaramız

Elbet bu yarayı saran bulunur

Bu yolun sonunda Turan bulunur

Keder dolu mektup geliyor Çin’den

Kan akıyor Avrupa’nın içinden

Kim kaldı geriye asrın göçünden

Elbette hesabını soran bulunur

Bu yolun sonunda Turan bulunur

Her köşede bir kardaşım ağlıyor

Hasret koru yüreğimi dağlıyor

Bacım Karabağ’da kara bağlıyor

Elbet imdadına varan bulunur

Bu yolun sonunda Turan bulunur

Bir yürektir Uygur, Kazak, Çeçen’i

Var mı tırnak olup etten geçeni

Gördüm masumların kanın içeni

Elbet boğazına duran bulunur

Bu yolun sonunda Turan bulunur

Beyaz mavi bir de kanım gibi al

Üstünde süzülür bir nazlı hilal

Bu bayrak sinemde çiçeklenen dal

Elbet toprağına baran bulunur

Bu yolun sonunda Turan bulunur

Dikilen fidanlar yetişecektir

Kardeşler el ele tutuşacaktır

Seller bir denizde katışacaktır

Elbette farkına varan bulunur.

Bu yolun sonunda Turan bulunur.

Hakkı ŞENER

HAKKI ŞENER

1969 yılında Adana ili Saimbeyli ilçesi Kızılağaç Köyünde doğdum. İlkokulu köyümde, ortaokul ve liseyi Adana İmam-Hatip Lisesi’nde okudum, 1994 yılında Anadolu Üniversitesi Bozüyük Meslek Yüksek Okulu’ndan mezun oldum. 1996 yılında İmam-Hatip olarak göreve başladım. Halen Bilecik ili Çakırpınar köyünde görev yapmaktayım. Evliyim, bir oğlum var.

Şiir yazmaya ortaokul yıllarında başladım.Çeşitli gazete ve dergilerde şiirlerim yayınlandı. Genellikle millî-manevî konular ağırlıklı olmak üzere halk şiiri tarzında yazmaya çalışmaktayım.

Düzenlemiş olduğunuz bu yarışmanın amacına ulaşmasını ve yeni nesile ışık olacak eserlerin meydana gelmesini dilerim.

DEDEM KORKUT’UN SÖYLEDİKLERİDİR

Dinle beni be hey oğul,

Söz söyleme boş üstüne,

Varımlığın bir gün değil,

Doğruyu bil düş üstüne.

Ozansız öksüz kopuzlar,

At koşmazsa çayır sızlar,

Hayır bilmez hayırsızlar,

Taş koyar mı taş üstüne.

Gerekende yardan geçin,

Yardan geçin, serden geçin,

Ata ölür oğul için,

Bahar döner kış üstüne.

Gece gündüzde aklanır,

Yaşlı ağaç budaklanır,

Sevdaya düşen oklanır,

Göz değirme kaş üstüne.

Deniz için kulaç gerek,

Meyva için ağaç gerek,

Boğa için Boğaç gerek,

Şahin gitmez leş üstüne.

Yay gerdiren hocayı bil,

Ak sakallı kocayı bil,

Ocağı bil, bacayı bil,

Tok getirme aş üstüne.

Kocamışlar fer gözetir,

Korkak, sapa yer gözetir,

Yiğitler zafer gözetir,

Vur namerdin döş üstüne.

Öğünmekle er olunmaz,

Döğünmekle yer alınmaz,

Vatan değilse kalınmaz,

Devlet olmaz yaş üstüne.

At ölende tayı kalır,

Çeri ölür beyi kalır,

Üç Ok, Boz Ok boyu kalır,

Oğuz soyu baş üstüne…

Mehmet Ali KALKAN

MEHMET ALİ KALKAN

1958 Eskişehir doğumluyum. 1980 yılında Adana M.B.Fak.’den mezun oldum. Evli ve iki çocuk babasıyım. İnşaat Mühendisiyim. Hâlen Eskişehir’de serbest olarak çalışıyorum.
 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -