ORKUN’un 1999 yılı için açmış olduğu “Türk Birliği” konulu şiir yarışması sonuçlanmıştır. Yarışmaya gönderilen çok sayıda şiir, önce seçici kurul tarafından incelenmiş, yarışma şartlarına uymayan veya yeterli görülmeyen şiirler ayrıldıktan sonra, kalanlar Değerlendirme Kurulu’na gönderilmiştir. Kurul üyeleri, şiirleri ayrı ayrı inceleyerek puanlamaya tabi tutmuşlardır. Sonuçta, kurul üyelerinin verdikleri puanların toplanmasıyla sıralama belli olmuştur.
Şiir yarışmasında ilk üç dereceye giren ve teşvik ödülü kazanan okurlarımızın şiirlerini ve kısa özgeçmişlerini bu sayımızda yayınlıyoruz.
Derece kazanan yarışmacılarımızı kutlar, bu yolda kendilerine başarılar dileriz.
ŞEREF TABLOSU
1. Turan Duası adlı şiiriyle
ALİ KINIK
(İstanbul)
2. Gönül Coğrafyası adlı şiiriyle
YUSUF DURSUN
(İstanbul)
3. “Çıktım Seyreyledim…” diye başlayan şiiriyle
ALİ KARAGÖZ
(Söke-Aydın)
TEŞVİK ÖDÜLLERİ
o Turan adlı şiiriyle
YAVUZ BÜLENT BAKİLER
(İstanbul)
o Turan’a Doğru adlı şiiriyle
HAKKI ŞENER
(Bilecik)
o Dedem Korkut’un Söyledikleridir adlı şiiriyle
MEHMET ALİ KALKAN
(Eskişehir)
Şiir yarışmasına katılan bütün okuyucularımıza teşekkür ederiz.
2000 yılı yarışmamızın türü ve konusu, önümüzdeki sayılarda ilân edilecektir.
1. TURAN DUASI
Atsız Beğ İçin…
Seni, acundan yüce tek “var” saymışım Tanrı’m
Göğe değen başımı, yere eğmişim Tanrı’m
Ve gönlümde yanına çiçek koymuşum Tanrı’m
Bu sevgiyi sen verdin, bu da benim nazımdır
Korkak kullarca değil, erkekçe niyazımdır
Ey Tanrı’m, yüce Tanrı’m
Kat, gücü güce Tanrı’m
Bölük bölük bölündük
Sonumuz nice Tanrı’m
Sensin derdi yaratan, derman olan yine sen
Sensin Türk’ü yaratan, ayrı kılan yine sen
Yüce dağlar birleşir, eğer ki sen “ol” desen
Dilersen kes hakkımı ekmeğimden, suyumdan
Bu birlik, varlık demek, esirgeme soyumdan
Kapına durdum Tanrı’m
Yere diz vurdum Tanrı’m
Çek şu kızıl perdeyi
Bir olsun yurdum Tanrı’m
Tanrı’m, şerefim için, namusum, dinim için
Şerefsize bilenen şerefli kinim için
“Ben” dedim ya, andolsun, sanma ki benim için
Ahlaksız çarklar için, saklanmaz farklar için
Şu çakal insancıklar, şu bozkurt Türkler için
Açtım elimi Tanrı’m
Çözdüm dilimi Tanrı’m
Kabul et bu duamı
Arz-ı halimi Tanrı’m
Bir gece, ağlar gibi kurtlar uludu dağdan
Gözlerime kan değdi, dokuz yaralı tuğdan
Bir türkü, bir de ağıt kopardım eski çağdan
Türküm umudum olsun, ağıdım yaram olsun
Türküsüz ve ağıtsız gün bana haram olsun
Bu acı beter Tanrı’m
Sanmam ki biter Tanrı’m
Belki benden artar da
Neslime yeter Tanrı’m
Bizi zulme bileyen bu kutlu güç senindir
Haklı ve yiğit kılan şerefli taç senindir
Türk olmaksa suçumuz, bu soylu suç senindir
Sanma ki bu sorgudur, sen Tanrısın, ben kulum
Sen sabırda zenginsin, bense işte yoksulum
Dört yanım soru, Tanrı’m
Hepsi en zoru Tanrı’m
Soruların zorundan
Soyumu koru Tanrı’m
Sen Tanrı değil misin, adını yargılatma
Sana Tanrı deyince, dinimi sorgulatma
Ya adam et bunları, ya beraber yaşatma
Kanı bozuk olanlar “Türk’üm” diyemesinler
Ve Türk’ün dik başını yere eğemesinler
Gökçek Tanrı’m, gök Tanrı’m
Sevgisi büyük Tanrı’m
İti kurda baş kılma
Bu ne ağır yük Tanrı’m
Şimdi beni ezenler, demek soyumu bilmez
Bozgunun ardındaki mutlak toyumu bilmez
Demek beni bilir de, deli huyumu bilmez
Çin’de kırkbir çeriyle ihtilal yapan kimdi?
Peki o uslanmaz kan hangi bedende şimdi?
Şükür ki bende, Tanrı’m
“Niçin”i, sende Tanrı’m
Bugünü de kutlu kıl
Gözlerim dünde Tanrı’m
Türkiye benim yurdum, canım kurban bu yurda
Fakat bir dağ az gelir mayası hür bozkurda
Kıralım şu zenciri artık ferman buyur da
Sınırları bozalım, yeni baştan çizelim
Kendi toprağımızda hesapsızca gezelim
Bir ferman buyur Tanrı’m
Dünyaya duyur Tanrı’m
Türk’ü Türk’e kavuştur
Var beni ayır Tanrı’m
Çünkü o gün her ölen
Sadece uyur Tanrı’m
Ali KINIK
—
ALİ KINIK
1974 yılında Malatya’da doğdum. Hâlen İstanbul’da ikamet ediyorum. Profesyonel olarak müzikle uğraşıyorum. Milliyetçi Hareket adlı haftalık gazetede köşe yazıları yazdım. Ayrıca Türk Edebiyatı, Türkü, Erciyes, Ülkü Ocağı gibi dergilerde yazı ve şiirlerim
yayımlandı.
Daha önce, Türkiye genelinde düzenlenen iki yarışmaya katıl ıp, ikisinde de ödül aldım.
Ayrıca şiir yarışmalarının pek çoğunu sağlıklı bulmadığımdan ve güzel şiir kavramının çoğu zaman izâfî olduğunu düşünerek, yarışmalara şüpheyle baktığımdan, bir daha şiir yarışmalarına katılmayı düşünmüyordum. Ama bu yarışmaya katılmayı âdeta bir görev kabul ettim. Çünkü konu ve Orkun’un fikri benim için önemliydi. Başka bir yarışma olsa, ikinci olacağımı düşünsem katılmazdım. Ama burada, inşallah beni geçecek bin tane Türkçü genç şair çıksın.
Tek dileğim, Türk kültürüne ve Türkçü düşünceye bir dirhem bir şeyler katabilme başarısıdır.
Tanrı Türk’ü Korusun.
2. GÖNÜL COĞRAFYASI
Her muradın verildiği bir anda
Şeyh Şamil’in düşlerini dilesem
Kartal gagasıyla süslü zamanda
Kafkasların kılıcını bilesem
Duysam gök atların soylu sesini
Demir dağın delindiği yerlerden
Alsam ecdadımın her hevesini
Ötüken içinde kitabelerden
Bir manasçı olsam yol kenarında
Anlatsam ezelî hikâyemizi
Çekik gözleriyle göl kenarında
Kırgız güzelleri beklese bizi
Bir sabah tan vakti varsam Gence’ye
Azerî gözümle görsem dünyayı
Sunsam Karabağı Vahapzade’ye
Şehriyar ustayla sarsam dünyayı
Ruhumun tayını sürsem ileri
Bozkırlar üstüne dökülse tasam
Türkmen atlarının geçtiği yeri
Ay yıldızlı nallarından tanısam
Kerkük’te gürleyen hoyrat âvâzım
Gökkubbenin sadasını süslese
Ozanlar omzunda yorulan sazım
Tellerini kopuzuma yaslasa
Kırım’da kırılan binlerce çocuk
Yüreğimin ışığında yeşerse
Başlayınca gökyüzüne yolculuk
Rabbim her anaya bir çiçek verse
Kızıl bayrak gözlerimi delerken
Diksem Gökbayrak’ı göğsüm üstüne
Kızıl Çin içinde bir sabah erken
Kürşatlar kırk yerden parlasa yine
Gül dalında güzel, yiğit il’inde
Yiğide il veren bir ferman olsam
Gönül coğrafyamın tatlı dilinde
Özümle beslenen bir lisan olsam
Dedem Korkut yelkenime yel olsa
“Aziz İstanbul”a bıraksa beni
İncilerim damla damla gül olsa
Taksa duvağına seven, seveni
Her muradın verildiği bir anda
Resulümün eteğine sarılsam
Kokusundan tanıdığım vatanda
Bayrağımın gölgesinde dirilsem
Yusuf DURSUN
—
YUSUF DURSUN
1949 Yozgat doğumluyum. 1971’de Erzurum Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü, 1991’de Anadolu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Lisans Tamamlama Programını bitirdim. Çeşitli il ve ilçelerde edebiyat öğretmenliği yaptım. 1996’da Elazığ Mehmet Âkif Ersoy Lisesi’nden emekli oldum. Halen İstanbul’da Özel Çınar Kız Lisesi’nde öğretmenliğe devam ediyorum.
İlk şiirim 1984’te Töre dergisinde yayımlandı. Bu dergiden başka Türk Edebiyatı, Birliğe Çağrı, Nilüfer, Erciyes, Güneysu, Kırağ, Türk Dili, Bizim Ece, Diyanet Çocuk, Eğitim Bilim gibi dergilerle bazı antolojilerde şiirlerim yayımlandı.
1994’te ilk şiir kitabım olan “Zaman Perdesinde Değirmen Taşı” isimli eserimi neşrettim. İkinci şiir kitabım “Ninnilerle Büyümek”, M.E. Bakanlığı’nca yayımlandı.
Girdiğim birçok yarışmada ödüller aldım. Hâlen Türk Edebiyatı dergisinin yazı kadrosunda görev yapıyorum.
3.
ÇIKTIM SEYREYLEDİM TÜRK İLLERİNİ,
İLLERİ VAR BİZİM İLE BENZİYOR.
DİNLEDİM AŞİNA NİNNİLERİNİ.
DİLLERİ VAR BİZİM DİLE BENZİYOR.
AZERBAYCAN
Can Azerbaycan’ım Od’lar diyarı,
Hazar bizi bilir, biz Göl Hazar’ı.
Al karanfil dolu şehit mezarı,
Gülleri var bizim güle benziyor.
Anaların yüreğinde kor bizim,
Bayram bizim, ağıt bizim, sır bizim.
Azerî’min elindeki tar bizim,
Telleri var bizim tele benziyor.
Bu beyitler Koç Nebi’nin ahıdır,
Nizamî’nin Gence’deki ruhudur.
Şu ağıtlar anaların vahıdır.
Şalları var bizim şala benziyor.
TÜRKMENİSTAN
Türkmenistan atayurdumdur benim,
Kâbus bitti badem gözlü Türkmen’im.
Özüm size benzer, aynıdır tenim,
Elleri var bizim ele benziyor.
Şu çadırda keçelere sor beni,
Çinideki şu turkuaz sır beni.
Şu halılar için için yer beni,
Çulları var bizim çula benziyor.
Ozanın kopuzu coşmuş çağlamış,
Seher vakti burda kimler ağlamış.
Türkmen güzelleri tülbent bağlamış,
Pulları var bizim pula benziyor.
Bir kökten uzamış sarmaşık gülü,
“Dal kavuştu” dedim, dedi ki “beli”.
Bir uçtan, bir uca Karakum Çölü,
Çölleri var bizim çöle benziyor.
ÖZBEKİSTAN
Aral özüm, Seyhun, Ceyhun gözümdü,
Aral kuruyunca yanan özümdü.
Şu kurgan, şu balbal benim izimdi,
Kolları var bizim kola benziyor.
Görünmüyor Uluğ Bey’in kulesi,
Yıkıldı mı Timur Bek’in kalesi.
Yakıldı mı Buharî’nin türbesi,
Külleri var bizim küle benziyor.
Fergana’nın pamuğunu yel almış,
Taşkent’imde deprem olmuş, hâl olmuş.
Zerefşan’a yağmur yağmış, sel olmuş,
Selleri var bizim sele benziyor.
KAZAKİSTAN
Selâm sana Hoca Ahmet Yesevî,
Eserlerin Hikmet’lerin Hikmet’i.
Görebilsem Altayları, İrtiş’i,
Salları var bizim sala benziyor.
Altaylarda demir döver örsümüz,
Bozkırlarda canlanıyor örfümüz.
Bir ağızdan ne tatlıdır türkümüz,
Balları var bizim bala benziyor.
Rüzgârla yarışır Kazak atları,
Bırak dizginleri özgür süvari.
Bu topraklar berrak göller diyarı,
Gölleri var bizim göle benziyor.
KIRGIZİSTAN
Karındaş Kırgız’dan ayrı kalmıştık,
Özlemiştik, uçan kuştan sormuştuk.
“Gün Uzadı Yüz Yıl Oldu” sanmıştık,
Yılları var bizim yıla benziyor.
Manas’ı anlatmak üç ayda bitmez,
Derdini dinlesem geceler yetmez.
Size hasretimiz yürekten gitmez,
Hâlleri var bizim hâle benziyor.
Kardeşe KARINDAŞ, yüze CÜZ derler,
Ablaya ECE der, bene ÖZ derler.
Güzele CAHŞI der, Türk’e BİZ derler,
Yelleri var bizim yele benziyor.
ARTIK “DİLDE, FİKİRDE, İŞDE” BİRLİK,
İÇERDE VE DIŞTA, DÜZENLİK- DİRLİK.
YURTTA VE DÜNYA’DA BARIŞSEVERLİK,
YOLLARI VAR BİZİM YOLA BENZİYOR…
Ali KARAGÖZ
—
ALİ KARAGÖZ
1954 yılında Kayseri-Tomarza’nın bir yaylasında, bir yörük çadırında doğmuşum. Saçıkara Yörük Aşiretine bağlı olan ailem Çukurova-Toroslar arasında sürüleri ile dolaşırlarken, 1957 yılında Konya-Yunak ilçesi Beşışıklı köyüne iskân edilmişiz.
Köyümde okul olmadığı için ilkokulu değişik yerlerde okudum. Ortaokulu Ilgın’da, Öğretmen Okulunu Akşehir’de 1972’de bitirdim. 1988 yılında Önlisans Yüksek Okulu’ndan mezun oldum.
Zonguldak’ta başladığım öğretmenlik görevimi Aydın’ın Söke ilçesinde sürdürmekteyim.
1993 yılında Millî Eğitim Bakanlığı’nın açtığı Yurtdışı sınavını 1. olarak kazanarak Almanya’ya gittim. 1998’de görevimi tamamlayarak döndüm. Orada Türk çocuklarına Türkçe-Türk Kültürü dersleri verdim. Meslekte 27 yılı bitiriyorum. Emekli olmayı henüz düşünemiyorum.
Çocukluk yıllarımda Karacaoğlan, Köroğlu, Dadaloğlu’nun deyişleriyle haşır-neşir olmam, ruhumu derinden etkiledi. Şiirlerim değişik dergi ve gazetelerde yayımlandı. Türk Edebiyatı Dergisi’nin açtığı Ömer Seyfettin Hikâye Yarışması’nda Mansiyon kazandım (1998).
Balama ve kabak kemane çalmaktayım. Şiir ve hikâye çalışmalarım devam etmektedir. M.E.B.’nin açtığı Hizmetiçi Kurslarına katılarak Resim Branşına hak kazandım. Resim Öğretmeni olarak öğretmenlik görevimi sürdürüyorum.
TEŞVİK ÖDÜLÜ KAZANAN ŞİİRLER
TURAN
-Sadık Kemal Tural kardeşime sevgiyle-
Ben Altay dağlarından koparak geldim
Yüreğimde Türkistan’dan binbir nakış var.
Çok şükür aslımda, neslim de belli
Türküm, Müslümanım o dağlar kadar.
Dokuz tuğ taşıdım ben, dokuz davula vurdum
Dokuz evliyâ gücüyle yürüdüm geldim.
Büyüdü benimle mübarek yurdum
Ebed-müddet bu devleti ben kurdum.
Nevruz toylarımızda, ateşler tutuşturdum
Orhun’dan Seyhun’dan, Ceyhun’dan geçtim.
Yol gösterdi kükreyerek bana Bozkurt’um
Atımla hep yanyana, gözelerden su içtim
Baykal’da da çimdim ben, Hazar Denizi’nde de
Toprağıma bağdaş kurup oturdum.
Ben ki Alper tunga’ya gönül verenlerdenim
Yurt uğruna dolu-dizgin göğüs gerenlerdenim
Sonra durgun sulara bismillâhlarla
Kilim seccâdesini serenlerdenim
Yani hem alplerdenim hem alperenlerdenim.
Ben Türkmen’im, Özbek’im, Kazak’ım, Kırgız’ım ben
Azerbaycan Türkleriyle aynı kandanım.
Kıpçakları, Uygurları, aşkla duyanlardanım
Ben ki Tatarlar’dan, Gagavuzlar’dan
Çuvaşlardan, Başkurtlar’dan, Oğuzlar’danım
Kalem de tuttum çok şükür kılıç da, gül de
Güvercin bakışlı sıcak türküler de söyledim.
Anlayan anladı kim olduğumu.
Aman dileyeni sevdim, öfkemi yendim
Övdü büyük Peygamber İstanbul başbuğumu
Kur’an’la da müjdelendim.
Sevsem, gözbebeğim olur ne varsa
Öfkelensem öfkem dağları ezer.
Dilim bazan suların çağlamasına
Bazan da bülbüllerin şakımasına benzer.
İşte Bilge Tonyukuk, Kül-Tigin, Bilge Kağan
Hepsi birbirinden daha mübarek:
Süzme asaletimin nurdan kefili!
işte Dede Korkut, kaftanı ipek
Soyumun-sopumun bin yıllık dili.
Ve Yusuf Hac Hacib, Mahdum Kulu, Fuzulî
Hepsi de Peygamber soyunca asil.
Sonra Kaşgarlı Mahmud gönlüme düşen cemre
Ali Şir Nevai, Gaspıralı İsmail
Şiiri bir bakraç süt gibi, Yunus Emre
Cengiz Aytmatov ki, Cengiz Dağcı ki;
Ayın ondördünden sağılan huzur.
Sabir Rüstemhanlı… Ruh kadar eski
Ve daha binlerce nur üstüne nur.
Servetim Buharî’nin, Yusuf Hemedanî’nin
Ahmet Yesevî’nin nur servetinden
Güzelliğim, merhametim, şefkatim
Hep şah-ı Nakşibent hazretlerinden
Hun”lardan, Göktürk’lerden alıp getirdim
İpek ipliğimi, altın tığımı.
Mintanıma minyatürler işledim durdum.
Selçuklu çinisine gönül mührümü vurdum.
Osmanlı ebrusuyla süsledim yastığımı
Mustafa Kemallerle yeni baştan doğruldum
Kim demiş yetmişbeş yaşıma bastığımı?
Yavuz Bülent BAKİLER
—
YAVUZ BÜLENT BAKİLER
23 Nisan 1936’da Sivas’ta doğdu.
İlk ve orta tahsilini Sivas’ta yaptı.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. Bir süre Ankara Radyosunda ve Televizyonunda çalıştı. Sivas’ta serbest avukatlık yaptı.
Kültür Bakanlığına Müsteşar yardımcısı olarak atandı. 12 Eylül harekâtından sonra bakanlık müşavirliğine çekildi. 1994 yılında Başbakanlık müşavirliğinden emekliye ayrıldı.
Yayınlanmış şiir ve nesir kitapları vardır.
Türkiye Gazetesi’nde köşe yazıları yazmakta, STV’de kültür programları hazırlayıp sunmaktadır.
TURAN’A DOĞRU
O, sevdamdır her gelene sorduğum
Al duvağın kirpiğimle ördüğüm
Bin senelik bir rüyadır gördüğüm
Elbette hayıra yoran bulunur
Bu yolun sonunda Turan bulunur
Yeter gayrı işitilsin naramız
Asırlardır uzak kaldı aramız
Bu ayrılık bizim eski yaramız
Elbet bu yarayı saran bulunur
Bu yolun sonunda Turan bulunur
Keder dolu mektup geliyor Çin’den
Kan akıyor Avrupa’nın içinden
Kim kaldı geriye asrın göçünden
Elbette hesabını soran bulunur
Bu yolun sonunda Turan bulunur
Her köşede bir kardaşım ağlıyor
Hasret koru yüreğimi dağlıyor
Bacım Karabağ’da kara bağlıyor
Elbet imdadına varan bulunur
Bu yolun sonunda Turan bulunur
Bir yürektir Uygur, Kazak, Çeçen’i
Var mı tırnak olup etten geçeni
Gördüm masumların kanın içeni
Elbet boğazına duran bulunur
Bu yolun sonunda Turan bulunur
Beyaz mavi bir de kanım gibi al
Üstünde süzülür bir nazlı hilal
Bu bayrak sinemde çiçeklenen dal
Elbet toprağına baran bulunur
Bu yolun sonunda Turan bulunur
Dikilen fidanlar yetişecektir
Kardeşler el ele tutuşacaktır
Seller bir denizde katışacaktır
Elbette farkına varan bulunur.
Bu yolun sonunda Turan bulunur.
Hakkı ŞENER
—
HAKKI ŞENER
1969 yılında Adana ili Saimbeyli ilçesi Kızılağaç Köyünde doğdum. İlkokulu köyümde, ortaokul ve liseyi Adana İmam-Hatip Lisesi’nde okudum, 1994 yılında Anadolu Üniversitesi Bozüyük Meslek Yüksek Okulu’ndan mezun oldum. 1996 yılında İmam-Hatip olarak göreve başladım. Halen Bilecik ili Çakırpınar köyünde görev yapmaktayım. Evliyim, bir oğlum var.
Şiir yazmaya ortaokul yıllarında başladım.Çeşitli gazete ve dergilerde şiirlerim yayınlandı. Genellikle millî-manevî konular ağırlıklı olmak üzere halk şiiri tarzında yazmaya çalışmaktayım.
Düzenlemiş olduğunuz bu yarışmanın amacına ulaşmasını ve yeni nesile ışık olacak eserlerin meydana gelmesini dilerim.
DEDEM KORKUT’UN SÖYLEDİKLERİDİR
Dinle beni be hey oğul,
Söz söyleme boş üstüne,
Varımlığın bir gün değil,
Doğruyu bil düş üstüne.
Ozansız öksüz kopuzlar,
At koşmazsa çayır sızlar,
Hayır bilmez hayırsızlar,
Taş koyar mı taş üstüne.
Gerekende yardan geçin,
Yardan geçin, serden geçin,
Ata ölür oğul için,
Bahar döner kış üstüne.
Gece gündüzde aklanır,
Yaşlı ağaç budaklanır,
Sevdaya düşen oklanır,
Göz değirme kaş üstüne.
Deniz için kulaç gerek,
Meyva için ağaç gerek,
Boğa için Boğaç gerek,
Şahin gitmez leş üstüne.
Yay gerdiren hocayı bil,
Ak sakallı kocayı bil,
Ocağı bil, bacayı bil,
Tok getirme aş üstüne.
Kocamışlar fer gözetir,
Korkak, sapa yer gözetir,
Yiğitler zafer gözetir,
Vur namerdin döş üstüne.
Öğünmekle er olunmaz,
Döğünmekle yer alınmaz,
Vatan değilse kalınmaz,
Devlet olmaz yaş üstüne.
At ölende tayı kalır,
Çeri ölür beyi kalır,
Üç Ok, Boz Ok boyu kalır,
Oğuz soyu baş üstüne…
Mehmet Ali KALKAN
—
MEHMET ALİ KALKAN
1958 Eskişehir doğumluyum. 1980 yılında Adana M.B.Fak.’den mezun oldum. Evli ve iki çocuk babasıyım. İnşaat Mühendisiyim. Hâlen Eskişehir’de serbest olarak çalışıyorum.