Ana Sayfa 1998-2012 FATURA YİNE ÜLKÜCÜLERE

FATURA YİNE ÜLKÜCÜLERE

Son zamanlarda, bazı üniversitelerimizdeki öğrenci olaylarının yine gündemi epeyce meşgul ettiğini gördük. Başörtüsü yasasının mecliste kabulü, arkasından üniversitelerin büyük bir çoğunluğunda, idareciler tarafından bunun bir oldu-bitti şeklinde algılanıp, uygulanmaması toplumu tam germişken, ülkemizde sanki sağ-sol fikir çatışması gibi bir hava yaratılarak, Türk gençleri bir kez daha karşı karşıya getirilmeye çalışılıyor. İslamcısından, solak basına kadar herkes bunların birtakım provokatif hareketlerden kaynaklandığını söylüyorlar. Ama bizim sözde solak medyamız ile bazı satılmış basın (bütün Türk basınını kastetmiyoruz), bu olayların tek sorumlusunu Ülkücü gençlermiş gibi göstermeye devam ediyorlar.

- Reklam -

1980’den önce de onlar böyle yaptılar. Birtakım ajanlar ve bölücüler ortaya bir dinamit atıyorlar ve bizim saf Anadolu’lu Türk gencimizde, ben sağcıyım, ben solcuyum diyerek birbirini yiyordu. Öbür tarafta da elin oğlu malı götürüyor, Sovyetler Birliği parçalanıyor, Arabistan’ın kuzeyinde yeni devletçiklerin temeli atılıyordu. Durumun geçmişten hiç de farkı yok. Türkiye Cumhuriyeti Devleti o vakitlerde de parçalanmak isteniyordu, şimdi de. Türkiye’de yaratılan bütün bu kargaşanın ana nedeni bellidir. Şu veya bu şekilde ABD ve AB Türkiye’yi bölmeyi kafalarına koymuşlar. Maalesef içimizde de onları destekleyen pek çok hainimiz var. Bir grup Türk milliyetçisi de halâ direniyor. Onlar da yıldırılıp, kabuklarına çekildikleri zaman son darbe vurulacak. Mustafa Kemal’in dediği gibi; ülke bilfiil işgale uğramış olacak. Alçaklar ve Türklük düşmanları ellerinden geldiğince bu işi hızlandırmak için her yolu deniyorlar. Öğrenci olayları da bunlardan birisidir. Yıllardır çeşitli vesilelerle, Ankara ve İstanbul’daki üniversitelerimizde yaşanan bu hadiselere değindik. Bir daha yazacağız; belki birilerinin bir şeyleri anlamasına yardımcı oluruz. Ama bizim solak basınımız ne dersek diyelim, yine Türk milliyetçisi gençleri suçlayacak. Onların vatanlarını çok sevmeleri yüzünden, ülkelerinin ellerinden alınmasına seyirci kalmayıp, can havliyle yaptıkları birtakım iyi ya da kötü karşı koyuşları teröristlik olarak adlandırılacak.

Bilindiği üzere sene başında, en çok olayın çıktığı okullardan birisi Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesiydi. Solak ve bazı satılmış basında her vakit olduğu gibi, “Ülkücü öğrenciler sol görüşlülere saldırdılar” diye yazıldı. Ama mesele hiç de öyle değildi. PKK ve onların sempatizanları tarafından ele geçirilmiş olan Atatürk’ün kurduğu Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde (bu cümle Atatürk Türkiyesi’ni yönetenlere ithaf olunur) sayıları 10-15 kadar olan Ülkücü talebenin herhangi biri, tek başına koridorlarda veya sınıflarda yakalandıkları zaman hastanelik edildikleri hiçbir zaman bizim solak basınımıza yansımaz. PKK’nın her tarafa propagandaya yönelik afişler asması, okul mu, diskotek mi olduğu anlaşılamayan bu eğitim kurumunda Kürtçe müzik yayınlarının yapılması, Türk bayrağına ve Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik hakaretlerde bulunulmasına kimse ses çıkarmaz. Türk ordusu Kuzey Irak’ta diye faşistlikle suçlanır, derhâl orayı terk etmesi için malum grupça gösteriler yapılır, bu eşkiyaya hocaların yemekhanelerinde yemek yedirilir, ama bizim solak basınımıza bunların bir tanesi aksetmez. Ülkücü öğrenciler de, yaşasın Türk ordusu, yaşasın Türkiye Cumhuriyeti, PKK dışarı deme cüretinde bulununca taşlarla, sopalarla saldırıya uğrarlar; fakat solak ve birtakım yobaz basın yine Ülkücüler olay çıkardılar diye yazarlar. Bütün bunlar devletin güvenlik güçleri ve hocaların gözü önünde gerçekleşiyor, ama kimse korkusundan bir şey söyleyemiyor. Burada yazılanlar bizim abartılarımız değildir. Hepsi eminiz polis kayıtlarında vardır.

Yine bir üniversitemizin yurtlarında duvarlara ve pencerelere PKK bayrakları asılıyor, Türk bayrakları yakılıyor, Türk kızlarına sarkıntılık ediliyor. Fakat buna ne polisi, ne jandarması, ne yurt yönetimi, ne de üniversite idaresi tepki göstermiyor. Tabiî ki bu Ülkücülerin arasına da sızmış birtakım provokatörlerin olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Biz oynanmak istenen bu oyunlara 1970’li yıllarda çok şahit olduk. Ülkücü diye gazetelerde, televizyonlarda afişe edilen insanların büyük bir çoğunluğunun ajan olduğunu, bütün Türkiye daha sonraları öğrendi.

İşte yine Türk milliyetçileri sahipsiz gördükleri devletlerini savunmaya soyunuyorlar. Ve 12 Eylül 1980’de olduğu gibi “size ne devleti korumak, bu iş size mi düştü” denilerek hepsinin budanması planlanıyor. Çünkü Türkiye’yi bölmek, birtakım ülkelere peşkeş çekmek için önlerinde tek engel Türk milliyetçileri ve daha da bilinçlenmiş olan Türk ordusu var. Ama artık yağma yok. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ikinci bir oldu-bittiyle gerçekten karşı karşıyaysa da, son Bozkurt Atatürk’ün ülkeyi emanet ettiği milliyetçi Türk gençleri eskisinden daha akıllılar. Çünkü, bu kez Türk millî devleti yanlılarıyla, hainlerin kavgası söz konusu. Bu mücadeleden de mutlaka Türkler galip çıkacak, kimsenin bundan şüphesi olmasın.

 

- Reklam -
- Reklam -

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -