Ana Sayfa 1998-2012 14 Temmuz 1959

14 Temmuz 1959

YILLAR yılı Türkmenlere baskılar, idamlar, soykırımlar, katliamlar anlatıldı. Türkiye Kerkük Türklerine (Türkmenlere) sahip çıkmıyor, çıkmadı, denildi, dert yanıldı ve sonuçta bugünlere gelindi, “ATI ALAN HASA ÇAYI’NI” geçmek üzere.

- Reklam -

1959 bir kâbus, bir ihtar, geleceğin habercisi olarak bir topluma verilen en büyük ihtar mahiyetinde, Arap-Kürt Birliğinin veya aynı topraklara egemen olmanın habercisi ve atılan ilk adım idi. Oturup düşünülmedi, neden 1924-1946 katliamları zaman zaman sürgünlerin, tutuklanmaların sebebi aranmadı, üzerinde ciddî olarak durulmadı? Siyasî gelecek ve hak nasıl elde edilir hiç akla gelmedi, aklına gelenlere ve bu uğurda çalışanlara niçin baskı yapılıyor, tartışılmadı.

Ben kendime güvenmezsem, ayaklarımın üzerinde durmayı beceremezsem, benliğim, hakkım hukukum için gerektiğinde kanımı akıtmasını bilmez isem, kuvvetli olan haksız da olsa haklı duruma gelir, yapacağını yapar ve senin hakkını ister duruma gelir, destek de sağlar, bugün olduğu gibi. Kürtler tarih boyunca hiçbir hakları olmayan Türk topraklarını “KERKÜK’ü istemektedirler, sahip çıkmaktadırlar. Neden, hangi hak ile? Ellerinde kuvvet olduğu için.

1959 soykırımı mahiyetindeki katliam Kerkük Türklerinin (Türkmenlerin) bir dönüm noktası, bir şahlanış, titreyip kendilerine gelme noktası, ilerisi için birleşip örgütlenip, siyasî kazanımlarının elde edilebilme yollarının, yordamlarının saptanması noktası olması gerekirdi, yapılmadı, yapamadılar. Cevabı verilmeyen sorunun, irdelenip sosyal, siyasal yönden araştırılması gereken önemli bir nokta.

Hasa Çayını geçmekte olan atlıyı geri döndürmeye, kayıp edilen siyasî, iktisadî ve bir yerde kültürel hakları, hoyratla hamasî nutuklarla gerçekler saptırılarak doldurmaya, örtülmeye çalışılıyor.

Geç kalınmış bir hastalığın tedavisi elbette güç ve zor. Doğru teşhis, çare bulmayı kolaylaştırır, konsültasyon, yani birlikte çalışarak teşhise gitmek, beraber olma çareyi bulmada hız kazandırır.

Bugüne bakıldığında Türkmenler kendi yaptıkları eksik çalışmalarının arkasına sığınarak ve de anavatana sitem ederek kayıplar küçültülmekte, katliamlar bahane edilmekte, halbuki ders alınıp 2005 yılına çok az kalan bu süreç içerisinde gece gündüz demeden siyasî ve askerî alanda çalışılmalı.

- Reklam -

1.6.2004 tarihinde Irak’ı yöneten kabine kuruldu, ilân edildi, sözüm ona ABD falanı istiyormuş, ama ABD’nin tayin ettiğini konsey üyeleri istememiş ve falancayı seçmiş. İşgal kuvvetinin istemediği, onaylamadığı tayin işine kim inanır? Konsey üyeleri istemiş, Irak’taki demokraside ilk adım!

1. Dünya Savaşı’ndan sonra adı Irak olan bugünkü topraklar İngilizler tarafından işgal edilir. VELİNİMETLERİNE isyan eden Arap ve Kürtlere özgürlük vadi verilir, daha sonra bugün olduğu gibi niyet anlaşılır. O dönemde de işgalci sömürgecilerin yanında yer alan Kürtlerin dışındaki halk isyan eder, isyan Telâfer’e kadar uzanır ve daha sonra kanlı olarak bastırılır. İşgalciler yandaşları olan, Osmanlı’ya ihanet eden Haşimî ailesinden “FAYSAL”ı kral olarak tayin eder. Yandaşlarını yönetime getirtir. İngilizler uzun yıllar Irak’ı kendi istedikleri şekilde kendi siyasetlerine hadim olan bu insanlarla idare ederler. Bugüne baktığımızda ABD aynı usulü uygulamaktadır. ABD’de yetişen ve onun isteği dışında hareket ve karar alamayan kişiler ve tabiî ki her devirde olduğu gibi SADIK MÜTTEFİK KÜRTLER ile ABD Irak’ı yönetecek. ABD Irak’tan kısa sürede çıkmayacaktır.

İlân edilen yeni Irak kabinesine baktığımızda Türkmenler 25’ten, birden 36’da bire düşmüş, Kürtler 6 bakanlıktan bu hükûmette 8 bakanlığa çıkmışlar. Türkmenlere sahip çıkanların basiretsizliği sonucu tayin edilen ve Türk olduğunu iddia eden zat, meğer Arap imiş. Son durum karşısında bölgede güç olarak olması gereken Türkiye, Türkmenleri temsil eden İTC ve Türkmenler bu sistemin, bu uygulamanın sonucu ile yok sayılmış, silinmiş. 1991’den beri ortada olan siyaset ve AKP’nin ısrarlı yanlış politikası, “Irak’ın kuzeyinde modern bir devlet oluşuyor” denilip bu oluşuma sıcak bakılması sayesinde bilinçli veya bilinçsiz bu tutum ve davranış Türkmenleri siyasî alanda yok olmakla karşı karşıya getirmiştir.

Türkiye bugünden sonra kararlı ve bilinçli olarak Türkmenleri var gücü ile her yönden ön plânda tutarak millî bir yol izlemek zorunda. Yani başta anavatanın birliğini tehdit eden oluşumlara karşı siyasî, iktisadî, dış bağlantıları, ulaşım yolları, ticaret yollarının plânları yeniden kendi çıkarlarımız doğrultusunda hiç kimseden icazet almadan gözden geçirilmeli, basında her gün gelişi güzel âdeta Kürt ve Kürtçülük yapan programları kontrol altına almalı. Habur sınır kapısına karşın yeni bir kapı açılmalı ve Habur kapısı sıkı denetime tâbi tutulmalı.

BM, ABD ve AB’ye Türkiye’nin millî menfaatleri, toprak bütünlüğünün korunmasının devamı Türkmen ekseninden geçen yoldan sağlanabileceği anlatılmalı ve bu konuda da çok ciddî girişimlerde bulunulmalıdır. Türkiye Irak, Türkmen ve SİYASÎ KUZEY IRAK politikası CİDDÎ OLARAK gözden geçirilmeli, vakit kayıp etmeden fiilî olarak girişimlerde bulunulmalı. Aksi takdirde bütün alt yapısı tamamlanmış olan Kürt devleti ilân edilir. Türkiye’nin arka bahçesinin güvencesi Irak’ta tek destekçisi olan Türkmenler ve Güneydoğumuz büyük zarar görür.

- Reklam -

Geçmişten, katliamlardan ders almadan ve ona göre kesin kararlı işlem yapılamaz. Bu gerçeği göz önünde tutarak durum değerlendirilmesi yapılmalı.

Seçilen veya daha doğrusu tayin edilen yeni Irak hükûmet üyeleri için BM’nin Irak özel temsilcisinin onayı alınmış. Zor durumda olduğu görülen ABD’nin asayişi sağlama görevini BM’ye vermeyi, devir etmeye hazırlandığı anlaşılıyor ki, bunu da plânlamış (Petrol, yer altı madenleri dışında) böylece tayin edilen hükûmet ve devlet başkanı BM Güvenlik Konseyi tarafından alınan karar ile tanınacak, yani Federe Irak Devleti (Arap ve Kürt) tanınmış olacak TÜRKMENLER BU DEVLET İÇERİSİNDE AZINLIK OLARAK KABUL EDİLECEK. Bu hükûmete daha sonra danışmanlık yapacak. 1.000 kişilik Irak Ulusal Konseyi seçilecek, arkasından NÜFUS SAYIMI yapılacak, bu sayımda Kürtler ABD sayesinde, kabinede ve VETO hakları da var olduğu için HÂKİM YETKİLİ durumda olacaklardır.

Seçilecek meclis yeni anayasayı hazırlayacak, 2005 Ekim ayında yasayı referanduma sunacak ve Türkmenler Bush’un Ankara’ya Türkmen temsilci oranının artırılacağı (bakan sayısının artırılması) sözü, Tony Blair’in bundan sonraki düzenlemelerde Türkmenlere daha çok hakların verilmesi gerektiği sözleri her zaman olduğu gibi oyalayıcı, aldatıcı. “Irak’ın kuzeyinde modern bir devlet oluşuyor” buyuruluyor ama sayın başbakanım, devlet oluşmuş, ilânı yakındır. Hele TVlerimizde Kürtçe yayınlar başladıktan sonra, yarın ortaklık konusu, federasyon ve TANRIM korusun kalemim yazmak istemedi.

BM Güvenlik Konseyi 1546 no.lu kararı ile ABD, İngiltere tarafından verilen Irak tasarısını oy birliği ile kabul etti. Kürtler yine her zaman olduğu gibi isyankâr tavırlarını sergilediler, nedenmiş; Kürtlere özerkliğin adından söz edilmiyormuş, halbuki tasarıda: “Geçici hükûmetin, siyasî ve insan haklarına tam olarak saygılı, FEDERAL, demokratik, çoğulcu ve birleşik bir Irak” kabul edilmiş. Irak bütünlüğü içinde federal bir yöntem isteyen Kürtler istekleri doğrultusunda çıkan karara itiraz edeceklermiş, kabineden çekileceklermiş, vay Türkmenlerin başına gelenler.

Çok açık olarak bilinmelidir, artık hata yapılmasın, yanlış demeçlerle kimse kandırılmasın, işgal kuvvetleri tarafından dışlanmışken, tüm Türkmenleri temsil edemediği, etmediği ortada iken, bundan sonra İTC olarak ABD ve BM tarafından bakanlığa getirtilen, âdeta tayin edilen sayın Reşat Ömermendan Bey Türk’tür ve Türk gibi davranması için ona destek vermek, yanında yer almak, Türkmenlerin millî çıkarları siyasî gelecekleri konusunda yardım etmek gerekir. Yalnız bırakılması, meselelerden uzak tutulması, aleyhinde olmak Türkmenlere zarar verir. Songül Hanımın düştüğü gaflete düşer, başı boş kalırsa sarılacak yer arar.

Siz EİTC olarak bari bundan sonra basiretli, izanlı hareket edin, gerçekleri görme zamanı geçmeden görün. Irak parçalanmış, federe sistem kabul edilmiş, Türkmenler bu sistemde yok, acı, acı olduğu kadar da gerçek bu.

Sahipsiz Türkmenlerin bu olumsuz gelişmeler karşısında endişe ve hayâl kırıklığı içerisinde olmalarına karşın, gençlerin çoğu beklenti ve umutlu olarak yoğun bir çalışma içerisindedirler. Irak Devleti’nin (krallık) İngilizler tarafından kurulduğu günden beri asimilâsyona, katliamlara uğrayan bu toplum her ne kadar siyasî geleceği için oturup bilimsel, uzak görüşlü hâdiselerden ders alarak düşünmedi, hazırlık yapmadı ise de, direnmeyi, bireysel de olsa dillerini, özünü korumayı başardı ve bugünlere dilini, Türklüğünü koruyarak gelmeyi başardı.

Misak-ı Millî sınırlarını ifade eden iki çizgi arasında ay yıldızlı gök bayrağını, haritasını, yani adını koyduğu Türkmeneli topraklarını ve AMACINI açık yüreklilikle, cesaretle belirledi, ilân etti. Dünyaya ve Türkiye’ye de duyurdu. Bütün bunların gerçekleşmesi için de kanının dökülmesini göze aldı, yemin etti, kan döktü. Toprağı için canını vermeye hazır durumdadır, yalnızlığına küsmeden, anavatana kırılmadan yaşasın AY YILDIZLI BAYRAĞIM, YAŞASIN ŞANLI TÜRK ORDUSU, YAŞASIN ANAVATANIM DİYEREK çalışmaktadırlar. Türkmenleri görmek istemeyen kör gözlüler gerçekleri artık görmeli, göremeyenler, yakın zamanda bu azimkâr, çilekeş, ödün vermeyen, amaçlarının gerçekleştiği güne kadar vermemeye devam edenler topraklarında, Türkmenelinde, ata diyarlarında GÖK mavisi ay yıldızlı bayraklarını dalgalandıracaklardır. Kerkük dün olduğu gibi bugün de, yarın da Türkmenelinin merkezi, kutsal toprağı olarak kalacaktır.

 

Orkun'dan Seçmeler

- Reklam -